Canan Tan Kelepçe
Bir kapı açılıyor önümde üzerinde kedere gebe olan ''kelepçe' yazıyor. Yüreğime bir hüzün çöküyor.Ayaklarım gitmek istemese de giriyorum bu kapıdan.İçeride bir kaç ranza var ve o ranzalarda bir ömür azap, keder ve acıyla yoğrulmuş hayatlar
Hepsinin anlatacak bir hikayesi var. Sessizce kulak veriyorum onlara .Kiminin yüzünde pişmanlık görüyorum.Algılarımı kapatıp dinliyorum.Dillerinden hikayeleri dökülüyor ama kalplerinde yaşadıklarına isyan ediyorlar belli edemeseler de
Aysel'i dinliyorum.Henüz 17 yaşında parçalanmış ve arklı hayatlarda birleşirken bir Aysel'i uyduramamışlar hayatlarına kendilerince bir bütün olurken.Cehaletin kollarına itilmeseydi yaşamazdı hayatının eğer ağır kefaretini
Gonca'yı dinliyorum.Kaderine töre yazgısı bulaşmış.Kadın isen birde kaderini töre mürekkebiyle yazdılarsa hiç sansın yok çünkü töre kanunun da senin adın yok.
Yorumumu kitabın karakterlerin den Yeter'in yerine koyup yapmaya çalıştım.Normalde bir kitabı okur geçerdim ama bu kitapta öyle yapamadım empati kurma yönüm ağır bastı.İstisnalar hariç kimse kimse dört duvar arasında özgürlüğe hasret yaşamak istemez . Kelepçe de hüküm giymiş kadınların hapise girme hikayelerini konu alınmış.Daha önce Canan Tan'ın iki kitabını okudum onlarla kıyaslama yapmayacağım .Çünkü her kitabın yazılış öyküsü bambaşkadır.
Kitabı etkilenerek okuduğum gerçeğini es geçmeyeceğim .Bende derin duygu fırtınası oluşturdu diyebilirim . Anlatım dili belki kimi okura basit gelmiş olabilir ama konu seçimi aradaki farklı bence fazlasıyla kapatacak nitelikte . sonuç olarak kitap beni bayağı etkiledi mi etkiledi. Bazı şeylerin kıymetini bilmek için illa yaşamak gerekmediği empati yaparak bile anlamamızı sağlayan kitabı okumanızı öneririm .
''Yeter, Mimoza, Gonca, Beyza, Sultan, Zeyno, Merve... Ve diğerleri...
Bir avuç kader mahkûmu kadın!
“Büyük konuşmasın hiç kimse!
‘Böyle bir olay benim başıma gelmez!’ demesin. ‘Asla’ diye başlayan cümleler kurmasın. Hiç ummadığınız bir anda, kapkara bir çukurun dibinde bulabilirsiniz kendinizi. Tıpkı benim gibi...” diyor Beyza.
Bir de Mine var aralarında.
Dört duvarın dışında bambaşka bir dünyanın olduğundan habersiz, anasının yatağını, yemeğini ve günahını paylaşan,
“Hiç uçurtma uçurmadım ben
Kumdan kaleler yapmadım hiç
Sokaklarda oynayamadım
Çocuğum ben ama
Çocukluğumu yaşayamadım!” diyen ve eksik büyüyen bir çocuk.
Her birinin ayrı bir hikâyesi var.
İç burkan, hüzünlü; ama bir o kadar da heyecan verici ve çarpıcı…''(tanıtım özeti)
Yorumlar
Yorum Gönder